** BİR FIKRA **
Fıkra No..:584 |
Fıkra Adı..:Atın Adı |
Tarih..:2/26/2005 |
Adamın biri kahvaltı yaparken, karısı arkasından gelip elindeki
tava ile sertçe adamın kafasına vurur.
'' Heyy ne yaptım ben '' der adam
'' Daisy kim ? '' diye kızar karısı.
Adam '' Daisy ??''
Kadın '' Benimle oyun oynama - Ceketinin cebinde bu kağıdı buldum, üzerinde Daisy
yazıyor. Kim bu kadın ??''
'' Ya şekerim, biliyorsunki at yarışı oynuyorum. Geçen gün bahis
yatırdığım atın adı Daisy ''
Kadın üzülerek '' Tatlım çok özür dilerim, biliyorsun seni çok kıskanıyorum.''
İki hafta sonra adam oturma odasında gazete okurken,
karısı adamın arkasından, tavayla sertçe adamın kafasına tekrar
vurur.
'' Heyy yine ne yaptım ''
Kadın sinirli bir şekilde adama bakıp ''Atın aradı''
|
|
Kategori..:Çeşitli |
|
Puan..:6.525
|
** GÜNÜN SÖZÜ **
Ben dostlarımı ne kalbimle, ne de aklımla severim... Olur ya... Kalp durur... Akıl unutur... Ben dostlarımı ruhumla severim... O, ne durur... Ne de unutur... |
|
** BİR KARİKATÜR **
**FIKRA GİBİ**
Fıkra Gibi No..:21 |
Fıkra Gibi Ad..: Azrail |
|
Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.... adam arka tarafa biner..... -Şöför " eee hemşerim kimsin nereye gidersin...der" -Yolcu " ben Azrailim..canını almaya geldim der......şöför alaycı bir tavırla - "Sen mi Azrailsin der..yaw senin gibi Azrail olurmu hiç der." Yolcu sakin bir tavırla - "Sen daha önce Azrail gördünmüde tarif ediyorsun der... ve ekler yolcu inanmadın bana öylemi der" -Şöför " İnanmadım tabii der" -Yolcu "O zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın der" gerçekten de adamın dediği gibi şöför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır.. Ama yolcu ön tarafa oturur...olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır. -Şöför yanındakine "Ee sen kimsin nereye gidersin der." -Öndeki "Abi ben merkezde biryerde indirirsen çok sevinirim adım felanca der." Şöför " Yaw şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyonmu şu herifi hem iyilik ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi der." Öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur. -Öndeki " Abi arkada kimse yokki" Şöför hışımla arkaya bakar ve -" Körmüsün be adam arkada oturuyorya der." Öndeki arkaya bir daha bakar ve -" Abi senin kafan iyimi yoksa dalga mı geçiyorsun der." Bu sefer arkadaki söze girer. - " Gördünmü der öndeki beni ne duyabilir nede görebilir der şöföre. Şöförün bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar....arkadaki şöföre. - "Hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam der. Şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan. Sonra....sonra ne olmuş biliyormusunuz????? Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...:)) :))
|
|
|
|
|
|
** BİR HİKAYE **
Hikaye No..:69 |
Hikaye Adı..: HAC |
|
Vakit gece yarısı... Ortada ses sada yok... Uzaktan bir iki köpek
havlaması duyuluyor o kadar. Rıfkı amcanın yüreği kıpır kıpır... Akşam üzeri hac işlemini birlikte yaptırdığı müstakbel hacı arkadaşlarıyla vedalaşmış, evine gidiyor. Birkaç gün sonra Allah nasip ederse mukaddes topraklara doğru yola çıkacaklar... Bu duyguyu ailesi ve çocuklarıyla paylaşmak için aceleci... Tenha sokakta ilerlerken, loş ışığı henüz sönmemiş bir evin önüne
geldiğinde pis bir koku burnunun direğini kırıyor. Öyle pis koku
ki,midesi bulanıyor. "Üüffff!" diyor gayri ihtiyari, "Bu ne pis bir koku Allahım. Leş
kokusu bu be..."
Koku sebebiyle sağına soluna bakınırken loş ışıklı penceireden bir ses duyuyor ağlamaklı:
-Anne pişmedi mi daha?
Durup içeriye kulak kabartıyor. Duyduğu ses yüreğini dağlıyor:
-Az daha sabret yavrum. Az kaldı. Bir başka çocuk sesi. Diğer
kardeşi olmalı. -Anne çok acıktım. -Tamam oğlum pişiyor işte. Pis koku insanın midesini bulandırıyor. Öğürmemek için çaba gerek. Peki yavrularını teselli etmek isteyen annenin sesindeki mahzunluğa ne demeli... Rıfkı amca duramıyor: "Ben altmış yaşıma gelmiş bir ihtiyarım. Merak ettim yahu. Bir
gidip soracağım." diyor kendi kendine. O zamanlar terör nerde, öyle anarşist nerde? Kimin aklına gelir art niyet... Üstelik biraz araştırsan herkes birbirini tanır. Hele Rıfkı amca ki, Erzurum'da bilmeyen çıkmaz.
Biraz da bu cesaretle burnunun direği kırılsa da çalıyor kapıyı.
Bir iki tıklatıyor tabii. Sonunda kapı çekingen bir şekilde gıcırtıyla açılıyor. Tamam işte, o leş kokusu içerden geliyor. Ama artık merak, kokuyu bastırmıştır. Kapı aralındı işte. Gencecik bir gelin. Otuz otuzbeş yaşlarında. Yüzüne yaşmak denilen cilbabını çekmiş kapı aralığından soruyor:
-Kim o?
-Benim kızım, ismim Rıfkı.
-Ne istersiniz?
-Yoldan geçiyordum. Sesler duydum. Halinizi merak ettim yavrum. Müsaade ederseniz bu meraktan kurtulmak istiyorum.
O esnada zaten çocuklar da annelerinin eteğinden tutarak kapı aralığından bu meçhul adama bakıyorlar, niçin geldiğini anlamak istercesine...
Rıfkı amca üstleri başlan loş ışıkta bile perperişan olan bu
çocukların halini görünce koyveriyor kendini. Dünyası allak bullak oluyor. Ne haccın sevinci kalıyor yüreğinde, ne az önceki manevi heyecan. O yürek şimdi bir sorumlulukla sarsılıyor. Bir mü'min olarak, bu gece
vakti iki küçük çocukla bu tenha sokakta loş ışığın altında hayat
mücadelesi veren bu sahipsiz genç kadının halinden sorumlu
hissediyor kendini.
-Kimin kimsen yok mu kızım?
-Yok amca. Kocam öleli iyice naçar kaldım. -Evine misafir olabilir miyim?
-Buyur gel ama...
Cümlenin sonundaki "ama"nın ne anlama geldiğini çok iyi biliyor
Rıfkı amca. "Ne oturtacak misafir odam var, ne ikram edecek
bir kahvem" denilmek isteniyor. Ne fark ederdi ki, Rıfrı amca ne misafir köşesine kurulmak ne de kahve içmek istiyor. Onun tek derdi bu kimsesiz ailenin halini öğrenmek. Öğreniyor tabi. Yüreği kıyım kıyım kıyılarak öğreniyor. Kapıdan içeri girer girmez dayanamayıp soruyor:
-Kızım bu pis koku ne Allasen.
Susuyor genç kadın. Dudaklan titriyor. Gözlerinden aşağı inen
yaşları fazla saklayamıyor. Başını kaldırıp şöyle bir bakıyor, gece yarısı
belki de Allah tarafından gönderilen nur yüzlü ihtiyara.
-Söyle yavrum çekinme söyle.
-Ölmüş köpek eti amca...
Ardından hıçkırıklarını koyveriyor anne. Başını Rıfkı amcanın omuzuna koyup babasına sarılır gibi çaresizliğini anlatıyor:
-Çocuklarım aç amca. Kimsem yok. Ne yapaydım? Kime gideydim...
Rıfkı amca taş mı sanki? Kim dayanır o hale? Koskoca adam, çocukluğundan
beri ilk kez hıçkırarak ağlıyor, hem de çocuklar gibi: >
-Allahım affet... Allahım affet!..
Çocuklar melül melül annesiyle birlikte ağlayan ak saçlı adamın
yüzünden aşağı süzülen yaşlara bakadursunlar, Rıfkı amca ani bir
kararla anneyi omuzundan tutuyor:
-Tamam kızım, artık ben yanındayım. Sen benim kızımsın, bunlar da torunlarım. Hemen indir o leşi ocaktan. Bekleyin ben yarım saate kalmaz gelirim.
Kimsede konuşacak hal yok. Rıfkı amca kapıdan çıkar çıkmaz,
ardından atlı kovalarcasına koşuyor. Hem koşuyor hem söyleniyor:
-Hacca gitmiyorum bu sene... Hacca gitmiyorum... Allahım affet... Hacca gitmiyorum...
Kendi evine vardığında evdekilerin yüreği ağzına geliyor. Eyvah, babalarına ne oldu? Öyle ya Rıfkı amcanın göğsü körük gibi inip kalkıyor.
-Baba, bu ne hal.
-Hemen dediğimi yapın!
-Tamam da baba?
Ardından talimatlar yağdırıyor herkese: -Hanım, kullanmadığın ne
kadar tabak çanak varsa hepsini çıkart. Yastık yorgan, halı kilim
ne varsa çıkartın. Bu telaş üzerine Rıfkı amcanın diğer çocukları da başına üşüşüyor. Ama baba bu. Kimse bir isteğim ikileyemez. Öyle bir saygı
var o zaman. Rıfkı amca, hem ağlıyor hem oğluna kızına torunlarına emirler yağdırıyor tatlı tatlı:
-Sen badana boya için kireç vs tedarik et; sen keser çekiç çivi
falan ayarla. Sizler yastık yorgan çarşaf çıkartın. Sen un yağ şeker gibi erzak hazırla... Haydi hemen yola çıkacağız!
"Eyvaah" diyor aile, "Rıfkı amca hac sevdasıyla aklını oynattı."
Çünkü gece gündüz hac için hazırlık yapan bu adam birden ne oldu da bu hale geldi?
"Tamam bu iş burda bitti" diyor aile. Ama bakalım ne olacak?
Yarım saat sonra baba önde, yastık yorgan, mala çekiç, tencere tabak,ailesi ardında. Rıfkı amca yine aynı heyecanla kapıyı tıklatıyor.
"Geldik yavrum, geldik!" diyor.
Rıfkı amcanın ailesi gördüğü manzara karşısında şaşkın. Herkes
nerdeyse küçük dilini yutacak. Ama az sonra işin sırrı anlaşılıyor. Bu kez görev taksimatı hemen aracıkta yapılıyor. Mağdur anne ve çocukları hemen Rıfkı amcanın evine misafir olarak götürülüyor. Çocukların yemekleri hazırlanacak. Güzelce yıkanıp temizlenecek ve karınları
doyurulacak. Orda kalanlar da kadıncağızın evini oturacak hale getirecekler. Sabaha kadar evin altı üstüne getiriliyor. Biri kapıyı pencereyi tamir ediyor. Biri boyayı badanayı başlatıyor. Yastıklar yorganlar
yerleştiriliyor. Kilimler seriliyor. Ev sabaha bayram evi gibi hazırlanıyor. Üstelik o gürültüyü ne bir komşu duyuyor, ne kimse rahatsız oluyor, hayret!.. Sabah ezanlanyla birlikte herşey tamam... Rıfkı amca ertesi gün huzura kavuşmuş, belli... Sakinleşmiş halde, çocukları tekrar evinde ziyaret ediyor. Erzak getirilmiş çuval çuval... Ayrıca hacca gitmek
için ayırdığı parayı da genç anneye teslim ediyor.
-Amca Allah senden razı olsun. Allah gönlüne göre versin.
Birkaç gün sonra... Hacı adayları yola revan oluyorlar... Rıfkı
amca arkadaşlarını yolcu ederken bir garip halde. O mübarek topraklara gidemediği için yüreği buruk. Gerçi çaresiz bir annenin imdadına yetiştiği için de huzurlu. Bu garip duygularla yol arkadaşlarını uğurlayıp,mahzun bir şekilde arkalarından el sallarken, Rıfkı amcanın
çocukları, babalarının bu haline doğrusu çok üzülüyorlar.
İkibuçuk ay boyunca hacdan dönen arkadaşlarının yolunu gözlüyor
Rıfkı amca. Hiç olmazsa onlardan dinleyecek o mübarek yerleri...
Ama Rıfkı amcanın ailesi bir kere daha şaşıracak. Çünkü hacdan
dönen arkadaşlarının soluk aldığı ilk yer Rıfkı amcanın evi. Herkes Rıfkı amcaya gelip, hürmetle elini öpmek için eğiliyor. Rıfkı amca bile şaşkın: -Hayırdır, hacdan dönen sizsiniz. Ben size gelecekken?
-Sen oradaydın. Bizden sonra nasıl gittin? Bizden önce nasıl döndün
Hacı Rıfkı?
-Yanılmış olmayasınız.
-Nasıl yanılırız Hacı Rıfkı, Bize bu yeşil akikleri hediye vermedin
mi?
Rıfkı amcanın buğulu gözleri uzak ufuklara dalıp giderken, hacı
arkadaşları hala, ellerindeki yeşil akikleri Rıfkı amcaya gösterip onu inandırmaya çalışıyorlardı.KAYNAK: Moral Dergisi, Ocak -Mart 2003 s.20 -21
|
|
|
|
|
**BİR OYUN**

Bike Champ 2 |
Nasıl Oynanıyor ?
Oyunun resmine tıklayın. Açılan pencerede oyunun yüklenmesini
bekleyin. W, A, S, D tuşlarını veya Yön Tuşlarını kullanarak motorunuzun
ilerlemesini sağlayın.
Diğer oyunlar için Oyun Sayfamız. |
FIKRA.NET Mail Grubuna üye olmak ve her gün birçok mizah
içerikli yayın okumak ve paylaşmak isterseniz lütfen aşağıdaki formu kullanarak kayıt olunuz.
Unutmayın FIKRA_NET Mail Grubuna Üye Olmak Bir Ayrıcalıktır!!!
FIKRA.NET bir Fıkra,
Karikatür,
Hikaye,
Video,
Oyun sayfasıdır. Fıkralar içinde
Temel fıkraları,
Sarışın fıkraları,
Nasrettin Hoca fıkraları ve
Çeşitli fıkralar mevcuttur.
Bunların yanında sayfamızda Fıkra gibi olaylar,
Kısa hikayeler,
Karikatürler,
Komik Videolar,
Oyunlar,
Yurdum insanı bölümlerini bulabilirsiniz.
FIKRA.NET ©
2001 Bütün hakları HALİT KINCAL Tarafından Saklıdır.
|
|
|

SAYFA İÇERİĞİ
853-Fıkra,
85-Günün Sözü,
216-Karikatür,
48-Fıkra Gibi,
92-Hikaye,
47-Duvar Yazısı
|
|
ARKADAŞIMA ÖNER
Sizde sevdiklerinizi güldürmek istiyorsanız.
|
Sahibinden

|
|
|